Son üç dört yıldır gündemde olan bir sözcüğümüz var. Özellikle biz XX kromozoma sahip olanlar için önemli bir hale geldi. Evet, kolajen denilen zamanında sadece bazı ithal kremlerde var olan bir üründen söz ediyorum. Kolajen bir protein çeşididir.
“Kolla” sözcüğü latince yapıştırıcı, yapıştıran anlamındadır. Hücrelerimizin arasındaki boşlukları doldurarak, fiziki olarak hücrelerimizi dolayısı ile bedenimizi bir bütün halinde tutan önemli bir yapı maddesidir.
- Memeli canlılarda vücutlarında bulunan protein miktarının yaklaşık % 30’unu oluşturur.
- Kolajen özellikle deride, eklem bağlarında, tendonlarda, kıkırdaklarda, kemiklerde, damarlarda, bağırsaklarda, dişlerde, korneada olmak üzere tüm vücudumuzda temel yapı maddesi olarak iş görür.
- Doku hücreleri arasındaki boşlukları dolduran lifli yapısıylada deri dokusunun esnekliğini, parlaklığını ve yumuşaklığını sağlar.
- Vücudumuzu oluşturan proteinlerin yaklaşık % 25’ini, derimizin yani cildimizin % 75’ ini kolajen proteinleri oluşturur.

Cildimizin için ne kadar önemli olduğunu rakamsal olarak ifade ettik sanırım. Kolajen vücut tarafından fibroblast denilen hücreler tarafından doğal yollarla oluşturulur. Yapısal olarak üç polipeptid molekülünün sarmal olarak bir araya gelmesi ile oluşur. Üç kalın, uzun ipi alın ve saç örgüsü yapın sonra bu saç örgülerini bir araya getirip demetler oluşturun. İşte molekülümüzün yapısı bu kadar sağlamdır. Yoksa bedenimizi bir arada tutamazdı.
Kolajen denilen madde tek ve büyük bir yapıdır. Dolayısı ile dışarıdan doğrudan alınan kolajen molekülünün bağırsaklar tarafından emilimi biraz zordur.
- Kollajen peptid dediğimiz şey ise, kollajen denilen büyük molekülün küçük parçalara kesilmiş, bağırsaklar tarafından kolaylıkla emilebilecek hale getirilmiş şeklidir.
- Kolajen hidrolizatı denilen maddede, kolajenin enzimatik olarak hidrolize edilmesi yani daha küçük parçalara ayrılması ile oluşan bir maddedir. Yani kolajen hidrolizatı denen şey aslında kolajen peptididir.
- Kolajen bir protein molekülü olduğundan proteini sentezleyecek yapıtaşlarına ihtiyacı vardır. Bu yapı taşlarına aminoasit denir. Kolajen üreten temel besin maddeleri proteinlerin yapı taşı olan aminoasitler ile C vitamini ve çinko, bakır gibi elementlerdir.

Geleneksel Çin tıbbında Çinli kadınlar eşek derisini kaynatıp kolajen peptidi elde ediyorlardı. Günümüzde kolajen hidrolizatı diğer deyişle kollajen peptidi başlıca sığır, domuz, balık derisinden elde edilmektedir. Morina balığı kaynaklı elde edilen balık kolajen peptidinin biyoyararlanımı diğerlerinden daha yüksektir. Son derece değerli bir kolajen peptidi kaynağıdır.
Kolajen hidrolizatının elde edilme yöntemlerinin başlıcaları, tuzda çöktürme, asitle hidroliz, enzimatik hidroliz yöntemleridir. Kolajen hidrolizatı ya da kolajen peptidi, hayvan deri ve kemiklerinden elde edilen kolajen proteininin, enzimatik veya asidik yolla parçalanması sonucunda oluşan, suda rahatlıkla çözünebilen protein karışımıdır. Bu karışımın bağırsaklardaki çözünürlüğü, sindirimi, emilimi ve biyoyararlılığı yüksektir.
Doğal kolajen proteini ise suda çözünmez, biyoyararlanımı ise yok denecek kadar azdır. Çünkü molekül büyük olduğu için bağırsaklardan emilemez. Bir de doğal kolajen proteini ile kolajen peptidi arasında bulunan orta büyüklükte bir molekül olan jelatin molekülü vardır. Jelatin molekülünün suda çözünürlüğü ve bağırsaklarda emilimide aynı şekilde iki molekül arasında yer alır. Yediğimiz jelatinli şekerler bu ürünle hazırlanır.

Yapılan araştırmalarda kolajen zincirlerinin çok farklı uzunluklarda olduğu saptanmıştır.
- Öyle ki temel yapı taşı olan aa’ların 662’den 3152 taneye kadar sayılarının değiştiği bulunmuştur.
- Ayrıca moleküler yapılarınında farklılıkları dolayısıyla kolajen molekülü yedi farklı sınıfa ayrılmaktadır. Bu yedi farklı sınıf içindede farklı dokularda bulunup, farklı işler yüklenen tam 19 farklı tipte kolajen bulunmaktadır.
- Bu 19 farklı tip kolajen molekülleri de lif yapıdakiler ve ağsı yapıdakiler olarak ikiye ayrılırlar.
- Lifli yapıdakiler Tip I, II, III, V, X olarak bilinir.
- Kalan 14 adet diğer tip kolajenler ağsı yapıdaki kolajenlerdir.
- Vücudumuzda bulunan kolajenin % 90’ı Tip I ve III kolajendir.
- Tip I kolajen vücudumuzda en bol bulunan ve en dayanıklı olandır. Cildimizin ince kırışıklıklarını ve çizgilerini düzeltir. Esneklik ve nemlilik sağlar. Saçlarımız, tırnaklarımız ve kaslarımızın yapısındada bulunur.
- Tip II kolajen kıkırdaklarımızda bulunur. Eklem sağlığımız için önemlidir. Omurlar arası diskleri sağlamlaştırır. Göz sağlığı içinde önemlidir.
- Tip III kolajen bağırsaklarımızda, uterusumuzda, kaslarımızda ve kan damarlarımızda bulunur. Cilt sağlığı içinde önemlidir.
- Tip IV kolajen organları, kasları, yağları çevreleyerek destekler sağlar.
- Tip V kolajen plasentada, saç tellerinde bulunur.
- Tip X kolajen kemik oluşumu ve eklem kıkırdağının oluşmasını destekler.
- Geriye kalan 14 değişik tip kolajen molekülü ise genellikle en çok bilinenlerle birlikte yine vücudumuz için desteklik sağlar.
Kolajenin üretimini destekleyenlerin başında C vitamini gelir. C vitamini ve benzeri antioksidanlar, kolajen az enziminin çalışmasını engelleyerek kolajen peptidlerinin parçalanmasını önlerler. Yani vücudumuzda sadece kolajen peptidinin var olması yeterli değil. Gereken miktarda C vitaminin de ortamda olması kolajen sentezi için gerekiyor.
Proteinler kolajenin temel yapısını oluşturur. Kolajen kocaman bir protein molekülüdür ve proteinin yapı taşıda aminoasit dediğimiz küçük moleküllerdir. Doğada proteinleri oluşturan toplam yirmi tane aminoasit vardır.
- Kolajen oluşumunda en önemlilerinin isimleri prolin, glisin, glutamik asit, aspartik asit, alanin, arjinin olarak sayılabilir. Yani içinde bu aminoasitler olan besinleri tüketmek ve C vitamininde ortamda yeterli olması kolajen oluşumunu destekler.
- Glisin ve prolin bunların başında gelir. Kolajen zincirinde en çok glisin aminoasidi bulunur. Kolajen vücudumuzdaki fibroblast denen hücreler tarafından, doğru beslenme ve yeterli C vitamini alımı ile kolaylıkla sentezlenmektedir. Ama
- 30’lu yaşlardan itibaren her yıl yapılımı % 1-2 oranında azalmaktadır. Kolajenin üretimi yavaşlamaya ve kalitesi yavaş yavaş düşmeye başlar. 40’lı yaşlara gelindiğinde vücut sahip olduğu kolajenin yaklaşık % 20 sini kaybetmiştir. 50’li yaşlarda azalma daha doğrusu kolajen üretimi neredeyse durma noktasına gelmiştir. Ayrıca doğal kolajenin azalmasını, yıkılımını kolaylaştıran en önemli faktörlerden biri serbest radikaller dediğimiz bir uçları boşta, dengesiz, kararsız moleküllerdir.
Serbest radikal oluşturarak kolajeni azaltan faktörler arasında başlıca şeker ve rafine edilmiş gıdalar, sigara, alkol, nişasta bazlı früktoz, kan şekeri yüksekliği, egzos, UV ışınları, O2 azlığı, otoimün hastalıklar sayılabilir. Kolajen azalması sonucu deri esnekliğini, parlaklığını ve yumuşaklığını kaybeder, donuklaşır, kırışır ve kahverengi lekeler başta olmak üzere renk değişikliği oluşur. Deri sarkar, kırışır. Yaralar geç iyileşir. Yorgunluk, halsizlik, performans düşüklüğü başlar. Bağ doku ve kıkırdaklar esnekliğini kaybeder. İskelet, eklem, kas dokumuzun sağlığı daha çabuk bozulur. Osteoporoz, osteoartrit ve romatizma başlar. Sonuçta yaş alma ile beraber vücutta yapılım olaylarının azalmasından en çok nasibini alan kolajen molekülünün azalması, yaşlanmayı yapısal olarak hızlandırır.
İç organların yaşlanma hızını gözlemleyemeyebiliriz ama cildimizin kırışması, sarkması, çatlakların ve selülitlerin oluşumu, iskelet sorunlarımız, eklem sorunlarımız derken vücudumuzun deformasyon sürecine tanık oluruz. Eğer kolajen azalmasını takviye etmezsek bozulma hızı daha da artar.
Beslenme ile kolajen alabileceğimiz kaynaklar kemik suyu, sakatatlar, et, tavuk, hindi, balık, kırmızı meyve ve sebzeler; turuncu sebze ve meyveler ki A vitamini açısından zengin besinler cilt dostudur; sülfür içeren besinler ki sarımsak, soğan, lahana, brokoli, karnabahar sayılabilir. Yumurtanın beyazı kolajen üreten proteinlerden bol miktarda bulundurur, turunçgillerin C vitamini içermesinin yanında kabuğunun altındaki beyaz lifleri kolajen açısından önem taşır. Avokado ve yağı, koyu yeşil yapraklı her şey, su yosunu – tamam marjinal oldu ama bilinsin istedim – soya ürünleri, üzüm çekirdeği, jelatin sayılabilir. Peki bunlar bana yetmez eksiğimi daha iyi tamamlamak istiyorum dersek ne yapacağız?
Kolajen peptidi yani kolajen hidrolizatını dışarıdan takviye olarak kullanabiliriz. Bu kesinlikle kendi tercihimizdir. Önemli olan sağlıklı koşullarda üretilmiş bir ürün bulup onu kullanmaktır. Japonyada yapılan araştırmalarda UV hasarı ve foto yaşlanmaya bağlı cilt hasarlarını iyileştirdiği ve derisinin su tutma kapasitesini arttırarak deriye esneklik verdiği gözlemlenmiştir.


Kırışıklığı önlemenin tek yolu derinin su kaybını önlemektir. Su kaybını önlemenin yolu su tutan molekülleri desteklemektir ki kolajen ciltte su tutulmasını sağlayan önemli moleküldür. Ayrıca eklemler güçlenir, eklem ve kemik hastalıklarından korunulur. Kolajen üretimini sağlayan hücreler olan fibroblastların gelişimini sağlar.
Yapılan bilimsel çalışmalarda emilim sonrasında ilk yararının antioksidan oluşu, ikinci etkisinin biyolojik aktiviteler olduğu gözlemlenmiştir. Yani derinin nem içeriğinin gelişmesi, derinin yaşlanmasının önlenmesi, eklem ve bağ dokularının yenilenmesi olarak sayılabilir. Örneğin kemik dokusunun % 30’u organik maddedir. Organik maddenin % 90’u da Tip I kolajendir. Yaş ilerledikçe kolajen üretimi azalacağından ilerleyen yaşlarda kemik kırıklarının neden zor olduğu da ortadadır. Gıda bileşeni olarak kullanımı ve sindirimi güvenilirdir.
Kolajen bileşiğinin emiliminin ve biyoyararlılığının en yüksek seviyede olabilmesi için molekül büyüklüğünün 2000 Dalton yani epey küçük olması önerilir. Bu şekilde % 90’undan fazlası sindirilir ve kolaylıkla bağırsaktan emilerek kana karışır. Eğer günlük takviye kullanılacak ise tıp çevrelerince tavsiye edilen miktar 10000 mgr yani 10 gr dır. Kullanım sadece su ile önerilir. Böylece emilim en yüksek seviyeye çıkar. Kırmızı, mor meyve suları ile kesinlikle kullanımı tavsiye edilmez çünkü çökelme oluşur. Balık kolajen peptidi dışında diğer peptid ürünlerinde tat ve koku yoktur. Kolajen hidrolizatı yani kolajen peptidi yüksek ısıya dayanan bir üründür ve dolayısı ile pastörize edilebilir. Bu da eğer tercih edersek kullanacağımız ürünün sağlık açısından güvenilirliğini arttır.
Bol nemli, esnek, pürüzsüz bir cilt ile sağlam eklem ve kemiklerimizle sağlıkla kalalım, sağlık aşkına.

