Bilim adamları keşfettikleri gezegenlerde yaşamın varolması için önce su ararlar. Su varsa yaşam vardır.
Yaşam kaynağımız bitkilerin, tohumlarındaki su oranı %5 – 7 kadardır. Su oranı %15 üzerine çıktığında çimlenme başlar. Yaşam başlar. Çünkü su çok iyi bir çözücü maddedir. Tohumda yaşamı sağlayacak olan maddeler, su oranı artınca suda çözünür ve çimlenme dolaysıyla yaşam başlar. İnsan kanı %94 su, insan beyni %85 su, organlarımız %75 su içerir. Anne karnındaki yaşamımız yine su içinde başlar. Bebek %1’lik tuz çözeltisi içinde gelişimini tamamlar. Su, bedendeki tüm maddelerin dolaşımını sağlar. Eğer dolaşım rahat ise yani vücutta dolaşan maddeleri taşıyan araç olan su, yeterli miktarda ve kalitede ise beden rahat, huzurlu ve sağlıklıdır.
Hava soğumaya başlayınca daha az su içmeye başladığımız geçiş dönemlerinde bağ ağrısı, halsizlik, gereksiz bir yorgunluk hissederiz. Çoğumuz yaşarız bunu. Mevsime atarız suçu. Güneş yok, rüzgar çok, hava erken karardı gibi. Ama kendimizi mevsime ayarlamak için uğraşmayız. İçtiğimiz suyu bile arttırmayı düşünmeyiz.
Soğuk havalarda su içmemizin önemini anlayamayız. 24 saatte beyne gelen su miktarı yaklaşık 1.4 litre, böbreklerden dolaşan su miktarı 2 litre kadardır. Yaş, cinsiyet, sağlık, mevsimsel farklılıklar olabilir ama rakamlarda çok dramatik bir değişiklik olmaz. Su aynı zamanda beden ısımızı da dengede tutar. Yazın terleme ile buharlaşan su vücudu soğutur, kış mevsiminde de suyun deri üzerinde oluşturduğu ılık koruyucu nemli tabaka ile beden ısısını korur. Yani beden sadece yaz aylarında değil, kış aylarında da suya ihtiyaç duyar.
Vücudumuzun kuruduğunu nasıl hissederiz? Yani suya ihtiyacımız olduğunu nasıl anlarız? Susuzluk hissettiğimizde genellikle ağzımız kurumuş olur.
Maalesef kurumuş ağız, su kaybının son belirtisidir. Yani ağzınız kurumuşsa, su içme ihtiyacı hissediyorsanız; çoktan dehidrate olmuş yani susuzluk, kuraklık moduna geçmişsinizdir. Suyumuzu susamadan içmeliyiz.
Bu kesinlikle ilk kuralımız olmalıdır. Kuruduğumuz zaman yani dilimiz damağımıza yapıştığı zaman değil. Bir de yaşımız ilerlediği zaman daha çok su içmeliyiz. Çünkü yaşlandıkça susuzluğu algılama becerimiz azalır. Ayrıca yılların birikimi ile oluşmuş toksitite ve vücutta başlamış olan kuraklık ile sağlığımız tehdit altına girmiştir. Kanıt mı gerekiyor? Tamam, yaş ilerlediğinde görülen hastalıklar; hipertansiyon, eklem ağrıları, cilt sorunları, mide rahatsızlıkları, kabızlık.
Kötü haber, vücutta 20li yaşların başlarından itibaren dehidrasyon yani kuraklık başlar. İyi haber su harika bir anti-aging maddedir. Yani, yaşlanma hızını en azından susuzluk anlamında yavaşlatabiliriz. Sorunumuz, susuzluğumuzu algılayabilmektir. Aslında vücudumuz doğrudan ya da dolaylı olarak bize sinyaller gönderir, bunları görmezden gelmemeliyiz.


Sabah yataktan kalkma isteksizliği, sürekli yorgunluk, nedensiz endişe durumu ki bu beynin ne kadar çok susuz kaldığının belirtisidir. Çünkü kronik susuzluk öncelikli olarak beyni strese sokar. Susuzluğun en önemli belirtilerinden biri de ağrıdır. Neresinin, ne zaman, ne kadar ağrıdığı gibi sorulardan önce nedensiz başlayan ağrılara dikkat etmeliyiz. Ağrılar vücudumuzun imdat çığlıkları gibidir. Sorun olan yerdeki ilk belirtidir.
“Heyy buradayım, ağrıyorum, burada sorun var” der. Kapıya gelen misafiriniz eğer kapıyı çalıp size sesli mesaj göndermezse, kapıda birinin olduğunu bilemezsiniz. Kapıyı çalar ki bu ben buradayım, haberin olsun aç kapıyı demektir. Ağrılar da böyledir. Sorun çıkan yer ile ilgili size haber gönderir. Biz yeter ki vücudumuzu dinleyelim.
Bir günde yaklaşık olarak idrarla 1.5 litre, terleme ile 0.5 litre, nefesle buharlaşma yolu ile 0.5 litre su atılır. Sıcak günlerde, spor yaptığımızda bu rakamlar artar. Yani aynı kişi günlük aktivitesine göre farklı su miktarına ihtiyaç duyar.
Su ihtiyacımızı yeteri kadar giderip gidermediğimizin basit bir yolu var. İdrarımızın rengini kontrol etmeliyiz. Yok, hiç zor değil. İdrarımızı yapınca rezervuara basarken kısa bir göz atın yaptığınıza. Eğer renk çok şeffaf bir sarı ise tamamdır. Yok eğer renk koyu sarı ise, o gün ve onu takip eden günlerde çok su içmelisiniz. Çünkü, vücut kurumaya başlamıştır.
Kural: eğer idrar şeffaf bir bardağa konduğunda, bardağın arkasına koyduğunuz gazeteyi okuyabiliyorsanız sorun yoktur. Hayal edin, yoksa kimse çiş arkası gazete okumuyor.
Kısaca idrar rengi ne kadar koyu ise o kadar zehirlenmişizdir. Vücudumuz toksik madde havuzuna dönüşmüştür. Emin olun böyle bir havuzda yüzmek istemezsiniz kaldı ki içinizde böyle bir ortam oluşsun. Uzun süreli susuzluk sonrası — ki bunun bilinçsiz istem dışı olduğunu, nedenininin ise su içme alışkanlığının ne kadar önemli olduğu ile ilgili yeterince bilgilendirilmemek olduğunu da biliyoruz — gelen susuzluk sinyalleri nettir. Ağrılar, kramplar, kabızlık, mide yanmaları gibi.
Vücut susuzluk için çeşitli koruma mekanizmaları oluşturur. Mesela sürekli susuz kalan bedende, dışkı kalın bağırsakta birikirken, kendi için gereken suyu ve mineralleri bağırsak duvarından geri emerek vücuda geri gönderir.
Sonuç kronik susuzluğa bağlı kronik kabızlık ve vücutta dolaşan dışkı suyu. Hiç hoş bir tablo değil. Az bir sıvı kaybı bile metabolizmamızı yavaşlatır ve kilo almaya başlarız. Hani hep söylenir acıktığınızda su için, açlığınız geçer.
Genel olarak doğru, çünkü açlık ve susuzluk sinyalleri bazen karışıyor. Çok basit olarak su kaybını rakamlarla anlatalım. Eğer vücuttaki su kaybı %5’i bulursa koma , %20’yi bulursa ölüm gerçekleşir. Günümüzde ağrılar, hastalıklar o kadar normal ve doğal kabul ediliyor ki çoğu belirtilerin düzenli su içerek kronik su kaybının ortadan kaldırılması ile azaltılabileceği ya da bozulmanın başlarında isek düzelmenin gerçekleşebileceği bize anlatılmıyor. Bedende hastalık başlamasına neden olan şey genellikle kasıtlı olmayan su kaybıdır.
Suyun ne kadar önemli olduğunu her zaman biliyordum ama gerçek farkındalığım iki binli yılların başında kitaplarının farkına vararak su hakkında aydınlanmamı bir temele oturtmamı sağlayan Dr. Fereydoon Batmanghelidj’i saygıyla anıyorum. Kendisi der ki
Su bedenin para akışıdır, kendinizi iflas ettirmeyin.
Sağlıkla kalın, sağlık aşkına!



